31 Ekim 2015 Cumartesi

Tıpta sipariş bebek dönemi

Yeni yöntemle bebeğe istenilen özellikler "tanımlanıyor".


Artık bebeklerin cinsiyeti, boyu, saç ve göz rengi, karakteri bile önceden belirlenebilecek. Yakalanma riski taşıdıkları hastalıklar doğmadan önlenebilecek. Şimdi bilim dünyası, din adamları ve sosyal bilimciler bunun sınırlarını, etik yönünü tartışıyor.
Geçtiğimiz haftalarda, anne karnındaki bebeklerin kapabileceği potansiyel hastalıkları önlemek amacıyla çalışmalar yapan gen bilim şirketi 23andMe'nin aldığı patent, bilim dünyasını salladı ve etik tartışmaları da beraberinde getirdi. Zira bu patent, üreme kliniklerinde seçilen özelliklere sahip bebekler "yaratılmasına" olanak sağlayabilecek bir teknolojiyi içeriyor. Bir başka deyişle, yakın gelecekte aileler daha bebek doğmadan onun cinsiyetine karar vermekle kalmayacak; bebeğin saçının, gözünün, hatta teninin rengine bile karar verebiliyor olacak. Konuyu işin uzmanlarıyla tartıştık…
SON BEŞ YILDA GENETİK TESTLERDE İLERLEME KAYDEDİLDİ
Kaliforniya'daki 23andMe şirketi, 2006 yılında Google' ın kurucularından Sergey Brin'den ayrılan Anne Wojcicki'nin ortaklığında kuruldu. 23andMe'nin çalışmaları "Family Traits Inheritance Calculator" (Ailevi Kalıtımsal Özellikler Hesaplayıcısı) denen bir araç sayesinde bebeklerin dış özelliklerini seçebilmeyi de kapsıyor. Ancak şirket, henüz bunu uygulamayı planlamadıklarını, yine de müşterilere çocuklarının göz renginin ne olabileceği ya da laktozu tolere edip edemeyeceği gibi bilgileri sağlayabileceklerini belirtiyor. Şirketin sözcüsü Catherine Afarian, "Yaklaşık beş yıl önce üreme klinikleri için donör seçim sürecinde fotoğraflar, aile geçmişi ve donörlerin bazı sınırlı genetik testlerden geçtiği uygulamalar vardı ama geçen son beş yılda bu epey gelişti" diyor.
YENİ TEKNİK NASIL İŞLİYOR?
ABD'deki bazı klinikler Preimplantasyon Genetik Tanı (PGD) yöntemini, bebeğin cinsiyetini seçebilmek için de kullanıyor. Bu yöntemin göz, saç rengi gibi daha az gene bağlı özelliklerin seçilmesi için de kullanılması mümkün. Ancak çevresel etmenlerin yanında genetik faktörlerle belirlenen boy, atletiklik ya da zeka gibi özelliklerin seçilmesi daha zor. 23andMe'nin patenti ise daha farklı bir tekniği tanımlıyor. Bu teknikte müşteri belli özellikleri ya da çocuğun nasıl olmasını istediğini tanımlıyor. Patente göre, donörün kendi genetik profiline bakılarak bilgisayarlı sistemde istenen özelliklere ilişkin kalıtım hesaplamaları yapılıyor ve bunların gerçekleşmesi için alıcıya uygun bir ya da daha fazla donör tanımlanıyor. Alıcı, örneğin "kanser olma olasılığı düşük ve renkli gözlü olma olasılığı yüksek" bir bebek isteyebiliyor. Bunun için hem alıcı hem de donörün genetik profillerinin bilinmesi gerekiyor.
"ALLAH'IN İŞİNE, ANCAK ALLAH İZİN VERİRSE KARIŞABİLİRİZ"
PROF. DR. BEYZA BİLGİN (İLAHİYATÇI)
Bu çok eski bir sorun. İnsanlar imkanları kullanmak konusunda şüphesiz kısıtlanamaz, fakat yönlendirilebilirler, yönlendirme de her zaman yapılmıştır. Tüp bebek çok tartışılmıştı, şimdi çok olağan hale geldi, çünkü sunduğu imkanların olumlu yönde kullanılması sağlanabildi. Sürekli düşükler ve hastalık riskine karşı alınabilecek önlemler de buna benzer şekilde kullanılabilirse sorun olmaz. Saç, göz ve deri rengi konusu henüz çok yeni, bunun imkanı varsa, uygulanabilirse acaba hiç mi riskleri olmayacak, yan etkileri olmayacak, önce tıbbi açıdan emin olmalıyız. Etik ve ilahiyat açısından 'acaba genetiğe müdahale mümkün olursa, bu durum yaratılıştaki çeşitliliği sona erdirebilir mi' diye düşünürüm. Çok zor bir konu ama eğer mümkün olursa, Allah buna izin vermiş olur, izin verirse, riskleri giderek azaltılabilir. Yani Allah'ın işine karışmak yine ancak Allah'ın izin vermesi ile olacaktır. Gözlem safhasında olalım, fanteziler için sabredip araştırmaların garantiye kavuşmasını bekleyelim derim.
"EMBRİYO AŞAMASINDA BU TEKNİĞİN KABUL GÖRMESİ ÇOK ZOR"
DR. HAKAN BERKİL (GENETİK HASTALIKLAR UZMANI)
Yakın zamanda bu teknolojinin kullanılması pek mümkün görünmüyor. Bu tekniğin, embriyo aşamasında gerek kanser riski gerekse fiziksel özellikler için uygulanmasının etik açıdan dünyada kolay kolay kabul göreceğini sanmıyorum. Bu çalışmaların kanser gibi yatkınlıklar için kullanılması ise başta insanlara mantıklı gelebilir ancak unutulmamalıdır ki; kanserlerin çoğu kalıtsal olmayıp, yaşam sırasında kazanılan hücresel değişimlerden kaynaklanmaktadır. Bu tür işlemler için kullanılan 'genetik müdahale' veya 'genetik ayıklama' kelimeleri aslında tam doğru terimler değildir. Bu amaçla yapılan Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) işlemlerinde embriyolar üzerinde oynama yapmak mümkün değildir. Sadece farklı yumurta ve spermlerden meydana gelmiş olan embriyoların incelenen hastalık açısından durumları belirlenebilmekte ve sağlıklı olduğu saptananlar anne adayının rahmine yerleştirilmektedir. Şu anda ülkemizde, PGT birçok merkez tarafından başarılı olarak uygulanabilmektedir. Yeni tekniklerin yakın zaman içerisinde uygulanabilir olması ülkeler arasında ciddi ihtilaflara neden olabilir. Ayrıca; hepimizin bildiği üzere kişiler, isteklerine maddi imkanları dahilinde sahip olabilmektedirler. Bu gelişmeler; genetik ve benzeri alanlardaki sınırların çizilebilmesi için yetkin kişilerden oluşan ve uluslararası etkinliği olan yeni bir kuruluşun gerekliliğini zorunlu kılmaktadır.
"BUNU TÜRKİYE'DE HİÇBİR EŞ KABUL ETMEZ"
YRD. DOÇ. DR. MEHMET ALİ BALKANLIOĞLU (MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ)
Öncelikle doğacak bebeğin genetiğiyle oynayarak birtakım değişikliklerin yapılmasını, insan tabiatıyla savaşmak gibi çok tehlikeli bir girişim olarak görüyorum ve yanlış buluyorum. Çünkü insan tabiatının muazzam bir sistemi var ve dışarıdan yapılacak her türlü müdahale, daha farklı problemlere yol açabilir. Bir de insan bedeni yaz-boz tahtası değil ki, istediğiniz gibi değişiklik yapın. Bahsedilen şeyler ancak Truman Show gibi filmlerde olur. Genetiğiyle oynanan gıdalarda bile onca risk ortadayken, insanın genetiğiyle oynamanın neler getireceğini siz düşünün. Ayrıca bu iş için farklı donörlerin spermleri gerekiyor, bu ise çocuğun birkaç ebeveyninin olması demek… Bu ne etik, ne de ahlakidir. Bunu Türkiye'de hiçbir eş kabul etmez. Ayrıca; doğacak çocukların, hem sperm bağışçılarıyla hem de bu bağışçılardan alınan spermlerden olan başka çocuklarla ilişki yaşamaları ve evlilik konuları nasıl garanti edilebilir? Bunların çocuklarının evlenmesi riski de var. Bu tür ilişki ve evlilikler toplumsal çöküntü ve hastalıklı nesiller demek çünkü ensest ilişkiler ve bunların çocukları ortaya çıkacaktır. Küresel toplumsal algıda, sarışın ve renkli gözlü olanın güzel olduğu algısı çok yüksek! Bu tip yoğunluklu olarak seçildiğinde, bir nevi tek tipleşmeye doğru gidebiliriz, Barbie bebek modeli... İkincisi, toplumsal cinsiyet, bir tarafın aleyhine değişecektir. Hâlbuki tarih boyunca baktığımızda kadın ve erkek nüfusunda fevkalade bir dengenin olduğunu görüyoruz, çünkü 'Tanrı zar atmaz!'' Tehlike adım adım geliyor. Dünya sadece fiziki alemden ibaret değil. Çocukla anne-baba arasındaki duygusal bağ, sevgi, saygı, rol model, aile hayatı gibi faktörleri ne yapacaksınız?
"ÇOCUK VE İNSAN HAKLARINA AYKIRI POTANSİYELLER BARINDIRIYOR"
DOÇ. DR. FİRDEVS GÜMÜŞOĞLU (MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ)
Bebeğin özelliklerinin kısmi ya da tümüyle seçilme olasılığını bir toplumbilimci olarak oldukça sorunlu görüyorum. Her türlü özelliği ile 'seçilmiş' bireyler yaratmak olgusu bana Platon'un Devlet adlı eserindeki seçkinler yönetimini anımsatıyor. Çeşitli özelliklerle donatılmış bir grup seçkinin, çoğunluk üzerindeki egemenliği veya ayrıcalığı geliyor aklıma. Bir anlamda totaliter bir yapı... Sorunlardan biri bu bence. İkincisi ise, insan doğal bir varlık, doğanın parçası. İnsan, insan olduğundan beri doğaya müdahale ediyor, ancak son 200 yıldır hem kendi doğasına hem de ekosisteme karşı acımasız bir yıkıma yöneldi. Dolayısıyla çocuğun niteliklerini belirleyecek 'bebek üretim mühendisliği'; gelecekte özellikleri belirlenecek çocuklarda ve toplumda önemli psikolojik, biyolojik ve toplumsal sorunlar yaratacaktır. Ailenin talepleri doğrultusunda üretilen çocuk yukarıda dile getirdiğim sakıncaların yanı sıra insanlığı 'cins kırımı' sorunuyla karşı karşıya getirecektir. Modern ya da değil, toplumlar erkek egemen! Kız bebekler istenmeyecektir. Bu durum uzun vadede baş edilmesi güç sorunlar doğuracaktır. Ayrıca çocuk ve kadın haklarına aykırılıkların ortaya çıkma potansiyelini içinde barındıran bir durum. İlkel çağlarda kız çocuklarının canlı canlı gömülmesinin postmodern versiyonuyla karşı karşıya kalacağız. Üretilecek insanları gelecekteki toplumda gözünüzün önüne getirin: Mükemmel-kusursuz görünen insanlar! Farklılıkların, özgünlüklerin, kusurların olmadığı yaratıklar-insanlar! Bana distopyaları düşündürüyor... Korkutuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder